1. Haberler
  2. DÜNYA
  3. Trump’ın Yüzleşmesi: Düzen Mi Değişiyor?

Trump’ın Yüzleşmesi: Düzen Mi Değişiyor?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra, ABD ve müttefikleri Moskova yönetimini bölgesel bir tehlike ve uluslararası hukuku ihlal eden bir aktör olarak değerlendirmekteydi.

Ancak, bu durumu değiştiren gelişmeler yaşanıyor; ABD Başkanı Donald Trump, Moskova ile ilişkileri yeniden tesis etmeye çalışıyor ve Rusya’yı saldırgan bir ülke olarak tanımlamaktan kaçınıyor. Ukrayna’yı da savaşın mağduru olarak belirtmiyor.

Geçtiğimiz Cuma günü yapılan Trump-Zelenskiy görüşmesi, bu tutumun net bir göstergesi oldu ve tartışmalara sebep oldu.

Bazı gözlemcilere göre, bu durum 1990’lardan beri devam eden “liberal dünya düzeninin” sona yaklaştığını işaret ediyor. Ancak, bu iddia ne kadar doğru?

Liberal hegemonya dönemi

“Liberal dünya düzeni” kavramı, uluslararası ilişkilerde belirli taahhütler, normlar ve ilkeler üzerine kurulu bir sistemi ifade ediyor. Bu sistemin temelini ise uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler (BM) ile onun çeşitli organları oluşturuyor.

Ayrıca, liberal dünya düzeni serbest ticaret gibi değerleri de temsil etmekte ve bu düzenin işleyişinde Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlar önemli bir yere sahiptir.

Bu düzenin ideolojik temeli, Batı tarzı liberal demokrasinin en uygun yönetim biçimi olduğu inancına dayanıyor.

Uluslararası hukukun ihlali, BM Genel Kurulu kararları ve Uluslararası Adalet Divanı’nın hükümleriyle belirlenebiliyor. BM Güvenlik Konseyi ise ekonomik yaptırımlar uygulayabilir veya belirli istisnai durumlarda askeri müdahalelere onay verebilir.

Ancak pratikte, bu tür yaptırımlar ve müdahale eylemleri genellikle BM onayı olmadan gerçekleştiriliyor. Bunun da Rusya’nın uzun süreli eleştirilerine zemin hazırladığı söylenebilir.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2007’de Münih Güvenlik Konferansı’nda bu konuyla ilgili olarak, “Güç kullanımı yalnızca BM tarafından onaylandığında meşru kabul edilir” demişti. Bunun yanı sıra, NATO veya AB’nin BM’nin yerine geçememesi gerektiğini vurgulamıştı.

2023 yılı itibarıyla, dönemin ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’daki savaşın “kurallara dayalı dünya düzeni ile kaba güce dayalı düzen arasındaki büyük bir özgürlük savaşı” olduğunu ifade etmişti.

Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgali, sadece uluslararası hukuku ihlal etmekle kalmadı; aynı zamanda küresel düzene karşı bir meydan okuma olarak da değerlendiriliyor.

Batılı gözlemcilere göre, Rusya’nın hareketleri, Soğuk Savaş sonrası kurallara dayalı düzene ciddi bir darbe indirmiştir.

Princeton Üniversitesi’nden siyaset ve uluslararası ilişkiler profesörü G. John Ikenberry, İngiliz Financial Times gazetesine yaptığı açıklamalarda, bu savaşın üç ana ilkeyi ihlal ettiğini ifade etti:

“Güç kullanarak toprak sınırlarını değiştiremezsiniz.”

“Sivillere karşı şiddeti savaş aracı olarak kullanamazsınız.”

“Nükleer silah kullanma tehdidinde bulunamazsınız.”

Ikenberry, Putin’in ilk iki ilkeyi ihlal ettiğini ve üçüncü ilkeyi bir tehdit olarak kullandığını belirtmektedir. Bu durum, uluslararası kurallara dayalı düzen açısından büyük bir kriz oluşturuyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, Batı’nın yaklaşımının uluslararası hukuku ve BM’nin yapısını göz ardı ettiğini savunmakta.

Rusya, NATO’nun 1999’da Yugoslavya’yı bombalaması, ABD liderliğindeki 2003 Irak işgali ve 2008’de Kosova’nın bağımsızlığını tanımasının örneklerini göstererek, Batı

Trump’ın Yüzleşmesi: Düzen Mi Değişiyor?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir